Ana içeriğe atla

silmeye kıyamayıp, çeliğime hafıza kaybı yaratanlar vol 3 :)

Sadece 2 yazı yazıp ara verdiğim çeliğimin hafıza kaybı sebepleri adlı yazımla döndüm tekrar. 1 yılı aşan bir ara olmuş bu seferki. Uzun aralar gibi uzun sözler söylemeden başlamak istiyorum yazıma ve fotoğraflarıma.



İlk fotoğraf ülkemin içinde olduğu kötü durumda bir nebze dahi gülümsemeye itaf olsun istedim. Zekana kurban olduğum sevgili halkım her yerde gösteriyor kendini. Bunu ilk gördüğümde intihara sürükleyen demiştim.
Edirne'nin ara sokaklarından birinde hala balkonsuz duruyor.



Kore dizisi izliyorsanız bilirsiniz, "She was pretty" adlı dizi de görmüşsünüzdür. Özentilikten nasıl olur acaba deyip denedim, 'onion man' ismini bile vermiştim fakat kokusuna daha fazla dayanamayıp vedalaştım kendisiyle.



Pride and Prejiduce, ingiliz edebiyatı ile ilgilenen ya da film izlemeyi seven herkes bilir. Jane Austen'ın kaleme aldığı kitabının 2005 yapımı film versiyonu. Defalarca izledim ve izlemeye devam edeceğim sanırım. Bu fotoğrafta bu yüzden fazlasıyla bağlandığım ve silmeye kıyamadıklarımdan.



İçimizdeki çocukları öldürmeyelim diyorum sadece. Büyümek bazen sadece bedende kalmalı. 



Ve bu 5 fotoğraf içinde belki de en anlamlı bulduğum fotoğrafa gelelim. İlk kez Barış Özcan'ın youtube kanalında, onun mükemmel anlatımıyla karşılaştım bu fotoğrafla aslında resimle desem daha doğru. İçinde her şey olan bir resim. 
Küçücük bir noktanın mini minnacık bir parçasıyken, bunca paylaşılamayan ne?
*Barış Özcan'ın "içinde her şey olan bir resim" videosu için tıklayınız.tıklayınız.



Çeliğime hafıza fazlalığı yapan fotoğraflardan sadece 5 tanesi buradakiler. Yazmamı engelleyecek bir durum olmadığı sürece bu serime devam edeceğim. Nazlı silmiyor kolay kolay bir şeyleri. 





Sağlıcakla.





Yorumlar

  1. İçinde ki çocuğu yeşertenlere, o saflığı hala hissedebilenlere selam olsun.
    Keşif etkinliğinde karşılaştım bloğunuzla. Takipteyim sizi, bende beklerim. Tebessümle:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne doğru dediniz içindeki çocuğu yeşertenler diye...
      Takip için çok teşekkür ediyorum. Takibe aldım bloğunuzu.

      Sil
  2. Onion'u saksıya ekerseniz kokmuyor. Ben de pek çok kez yaptım bunu. Hatta bir tanesi iyice büyüyüp çiçek bile açtı. Fakat çiçeğin kokusu da aynı soğan. :) Neyse ki balkonda olduğu için zarar etmedi. Tohumlarını almak biraz sıkıntılı olsa da...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kill Me Heal Me-Kişilikler

Önceki yazımda bahsetmiştim kill me heal me'den, Ne çok sevdiğimi, oyuncuları, senaryoyu falan anlatmıştım... Şimdi sıra en sevdiğim bölümde kişiliklerimizde. Doğruyu söylemek gerekirse kişilikler öyle güzel canlandırılmış ki Ji Sung tarafından hepsini çok sevdik. İzleyenler bilir oyuncumuzun nasıl güzel iş çıkardığını... Her yiğidin harcı değildir öyle anında değişip, insanları farklı biri olduğuna inandırmak...

Nerde o eski bayramlar!

Klişe bir cümleyle başlayayım dedim bu yazımda günün anlam ve önemini belirtmek için. Öncelikle yaşadığımız bu zor ve yıpratıcı zamanların arasında bir nevi hediye gibi olan bayram molasındayız ülkece.

Kill Me Heal Me

İşte geldim burdayım yine :) Uzun bi aradan sonra hoş geldim bloğuma... Nerde kalmıştım, unuttum... Neyse size tatlış konularla dönüş yapıyorum ... Bu yazımın konusu " Kill Me, Heal Me ", bi kore dizisi. Eş zamanlı izlediğim, izlerken kendimden geçtiğim, oyuncuların "yok artık çok iyisiniz be" denecek kadar iyi olduğu, sevimli mi sevimli kore dizisi. Çoğu korecan duymuştur ismini, duymayanlara da ben haber veriyim :)