Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nerde o eski bayramlar!

Klişe bir cümleyle başlayayım dedim bu yazımda günün anlam ve önemini belirtmek için. Öncelikle yaşadığımız bu zor ve yıpratıcı zamanların arasında bir nevi hediye gibi olan bayram molasındayız ülkece.

ECOSIA

İnternet başında geçirdiğiniz zamanı düşünün, Google'da Yandex'te bir şeyler ararken geçirdiğiniz zamanı. Günde belki de 5 saati buluyordur. Peki bu zaman diliminde aynı zamanda bir de ağaç diktğinizi düşünün. Nasıl olacak o iş dediğinizi duyar gibiyim. 

The Island

Bizim evde kumandanın sahibi babamdır. Akşam eve geldiğinden itibaren alır eline canı sıkılırsa, dizi aramaya başlar. Bulduğunda da kumandayı bana bırakır çıkar odadan. Her akşam bu rutin oluşmultur evde. Dün akşam beni şaşırtıp dizi açmadı, film bulmuş bi tane. Dikkatimi çekti film, şöyle bi baktım. Hafızamdan bir şerit geçti. İzlemiştim ben bu filmi. Yaklaşık 8 sene önce önce, lisede film günlerinin birinde. Çok beğenmiştim filmi ama hatırladığım tek şey bir tekne, beyaz ve klonlama üçlüsüydü.  Arada aklıma gelir, tekrar izlesem mi diye düşünürdüm ama isimsiz bir filmi aramak zor geldiğinden izlemekten vazgeçerdim. Öyle böyle unutmuşum çok sevdiğimi bile. 

yaş almak

Yaş almak, yaşlanmak doğum günlerimde bunları düşünür olmaya başladım son 2 yıldır.  Önceleri her şey ne güzeldi anne-baba ya da arkadaşlar pasta alır, hediyelere boğulacağım için dört gözle beklerdim 2 Mart'ı. Şimdilerde ise hediyeleri heyecanla beklesem de hüzün kaplıyor kalbimin bir köşesini, alamıyorum bu duygudan kendimi. 

ilk

İlk olmak mı son olmak mı diye bir soru vardır. Size yöneltildi mi bilmiyorum ama benim hayatımda önemlidir bu soru. Cevabım da aynıdır hep. İlk. Değerlidir ilk olanlar hayatımda. İlk okul, ilk arkadaş, ilk kelime, ilk düşünce, ilk aşk... Ve daha nicelerini sıralayabilirim bu şekilde.

Beauty Inside

Bu seferki konum izlediğim ve bence güzel anlamlar barındıran bir film. Kore yapımı olan bu filmi izleyip izlememek konusunda biraz temkinliydim, sonra bir gün izle Nazlı deyip oturdum bilgisayar başına.

silmeye kıyamayıp, çeliğime hafıza kaybı yaratanlar vol 3 :)

Sadece 2 yazı yazıp ara verdiğim çeliğimin hafıza kaybı sebepleri adlı yazımla döndüm tekrar. 1 yılı aşan bir ara olmuş bu seferki. Uzun aralar gibi uzun sözler söylemeden başlamak istiyorum yazıma ve fotoğraflarıma.

fazlası zarar

Bağlanmayacaksın öyle körü körüne diye bir şiir vardı şairini hatırlayamadığım. Lise yıllarında çok severdim ezberlemiştim hatta. Zaman bu unutturmuş şiiri. Son 2 gündür bu şiir geliyor aklıma, ani krizlerimde. "bağlanmayacaktın öyle körü körüne Nazlı" diyip duruyorum kendime. Bir şeyi çok istemek, insanın en büyük sınavı bir kez daha anladım bunu. Olmuyor, kendini yesen de olmuyor. Sevmeyeceksin, bağlanmayacaksın, istemeyeceksin... Fazlası zarar her şeyin!

Göç zamanı

Tükenmişlik adlı yazımda bahsetmiştim, üniversite bitmesine rağmen okuduğum yere geri döndüm,

bir yudum kitap

Uzun bir ara verdim kitap açıp okumaya, pişman mıyım delicesine hem de. Açıyorum bir kitap sayfası sonra aklıma geliyor KPSS -sanki hiç çıkıyor da!- Kendimi o kadar uzaklaştırmaya başlamıştım ki kitaplardan, bir gün karşıma "bir yudum kitap" çıktı.

dünya için küçük

Ergenlik yıllarımın o buhranlı zamanlarından kalan hatıralarım var benim, beni bir an bile yalnız bırakmayan. Yüzümü kaplamasa da, oldukça yer kaplayan sivilce lekelerim. Birbirimize alışmamız zor oldu lekelerle, ben onlara savaş açtıkça onlar savaşa daha sağlam karşılık verdiler. Geçecekti geçmeyecekti derken bir baktım kabullenmişim onları... Öğrenilmiş çaresizlik mi desem, yoksa bu savaşın yorgunluğu mu bilemiyorum ama beyaz bayrağı salladım ben.