Ana içeriğe atla

yaş almak

Yaş almak, yaşlanmak doğum günlerimde bunları düşünür olmaya başladım son 2 yıldır.  Önceleri her şey ne güzeldi anne-baba ya da arkadaşlar pasta alır, hediyelere boğulacağım için dört gözle beklerdim 2 Mart'ı. Şimdilerde ise hediyeleri heyecanla beklesem de hüzün kaplıyor kalbimin bir köşesini, alamıyorum bu duygudan kendimi. 


Yaşlılık kompleksi değil aslında bu duygunun sebebi, sorumluluklarımın her geçen yıl daha da artıyor olması. Ben yaş alıyorum ama annemle babam yaşlanıyor, her geçen gün. Onların yanında olma isteğimle, kendi ayaklarım üzerinde durup çalışma istediğim, hayallerim çelişiyor. Durum böyle olunca da düşüncelerin getirdiği hüzünler kaplıyor kalbimin dört bir tarafını. 

Bu ağır kalp sızıntısına rağmen hala doğum günüm en sevdiğim ve en özel hissettiğim gün, benim günüm bugün :) Şımartılmayı daha bi seviyorum. Özel hissettirenlere ise daha da bağlanıyorum. 

Bugün en özel hissettirenlerden birkaç tanesi ise şöyle;

Annemin 3 kişilik ailemiz için aldığı minnak pasta :) kırmızı sevdama vişneli pasta:)


Google'dan kutlama gelmezse olmaz :D 


Google kutlarken Facebook geri kalır mı? Hayır tabii ki :D


Bu en sevdiğim hediyem, taa uzaklardan gelen :D Postayla gelen ilk doğum günü hediyesi olduğu ve arkadaşların en güzelinden geldiği için daha bi önemli :D


Bu da o paketteki dilek kutusundan çıkan tohumların ekilmiş hali. Aşk, mutluluk ve sanş...



Hüzünlerim olsa da dediğim gibi hala en güzel günler doğum günleri hayatımda :D İyiki doğdum, iyiki bir yaş daha aldım. 


Ve son olarak teşekkürlerin en büyüğü beni dünyaya getiren anneme olsun, o olmasaydı, beni özenle beklemeseydi, büyütmeseydi ben, ben olamazdım.


Sağlıcakla.


Yorumlar

  1. blogları gezerken keşfettiğim blogunuzu ve takibe aldım hemen .. bende beklerim ...
    http://soslubadem.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ediyorum takip için :) hemen bakıyorum blogunuza.

      Sil
  2. İyiki doğmuşsunuz...
    Nice güzel yıllarınız sevdiklerinizle olsun...
    Sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kill Me Heal Me-Kişilikler

Önceki yazımda bahsetmiştim kill me heal me'den, Ne çok sevdiğimi, oyuncuları, senaryoyu falan anlatmıştım... Şimdi sıra en sevdiğim bölümde kişiliklerimizde. Doğruyu söylemek gerekirse kişilikler öyle güzel canlandırılmış ki Ji Sung tarafından hepsini çok sevdik. İzleyenler bilir oyuncumuzun nasıl güzel iş çıkardığını... Her yiğidin harcı değildir öyle anında değişip, insanları farklı biri olduğuna inandırmak...

Nerde o eski bayramlar!

Klişe bir cümleyle başlayayım dedim bu yazımda günün anlam ve önemini belirtmek için. Öncelikle yaşadığımız bu zor ve yıpratıcı zamanların arasında bir nevi hediye gibi olan bayram molasındayız ülkece.
İngiliz tarihi ile ilgili o kadar çok kitap okuyup film izledim ki onlardan biriymiş gibi hissediyorum bazen kendimi. Jane Austen en sevdiğim yazar olabilir mesela, birçok eleştiri alsa da zamanının hatta günümüzün en iyilerinden biri. Yaşadığı toplumu ele aldığı yazıları, yazı dili en sevdiklerim arasına girmesine sebep oldu. Onu çok sevmem vesilesi ile de Julia Quinn isimli yazar ile tanıştım, kendisine günümüzün Jane Austen'ı deniyor. Ama bence değil. Neyse asıl konum günümüz Austen'ının Bridgerton serisinin Netflix dizisi. Söylediğim gibi bütün tarihi şeyleri sevmemden dolayı bu diziyi de sevdim. Favorim diyemem ama güzeldi. Duyduğuma göre bütün kitap serisi dizi yapılacakmış. Seri 8 kitaptan oluşuyor bu arada. 8 Bridgerton kardeşin evlilik hikayesi.  Yazarın kitapları bana tekrardan ibaret geldiği için beklenti olarak beni çok heyecanlandırmıyor. Bütün kardeşler bir şekilde, ki çoğu 2 haftada aşık olup bir skandalla evleniyor. Mesela en şaşırdığım 4. kitapta Colin ve Penel