Ana içeriğe atla

kronik gözlüklü

Kışın gelmesiyle beraber en nefret ettiğim olay peydolmuş bulunmakta tekrar, gözlüğüm ve camları!


Çoğu kişi için anlamsız bir sorun gibi gözükse de biz gözlüklülerin ortak problemi. Kışın ayrı derdi yazın ayrı derdi olsa da gözlük takmanın bana en ağır gelen zamanlar bu aylar! Neden mi buyrun sıraya;

1) Yağmur (en ufak yağmur damlasında silmek zorundasın, yağmurlu havada şemsiyesiz yürümek gibi bir lüksün yok,- tabii numarası benim kadar büyük olanlar için- romantizim yasak)

2) Kar (yağmurla aynı etkiye sahipler kendileri...)

3) Otobüs (Allah'ım o ne çiledir bilir misin eyy normal insanlar!!! Yağmuru, karı geçtim en büyük derttir bu otobüsler kış aylarında bizler için, bütün zorlukları aşıp gelirsin durağa kadar tam binersin otobüse hooop aniden dünyan bembeyaz oluvermiş, soğuk havada otobüs sıcaklığına geçen gözlük camları bembeyaz olmuş, buğulu buğulu etrafı seyretmeye başlamışsın)

Yaz da kışı aratmasa da onu bir şekilde idare ediyorum. Deneyimlerim sağ olsun :) 

Ne mi oluyor yazın; milletin güneşin çıkmasıyla takıp takıştırdığı güneş gözlükleri benim için bir hayal! Aşırı bozuk gözlerim olduğu için pazarlarda satılanları falan yok sayıyorum zaten! Alırsam hakiki alcam ki kim o kadar para vercek ona (cimriliğim bu konularda tutar zaten)... Hadi onca parayı vermeye niyet ettim, o zamanda niye numaralı gözlük yaptırmıyorum deyip kendimi bir kez daha durduruyorum. Böyle olunca da yaklaşık 10 yıldır çok çok istememe rağmen bir tane bile güneş gözlüğüm olmadı. İçimde büyük uktedir kendileri... 

Öyle işte zordur gözlük kullanmak hele hele kronik kullanıcı olmak daha da fenadır..

Allah bana ve bu yolda benle olanlara yardım etsin ne diyim. 

*derseniz ki bu kadar dertlisin kurtul takma, bir sürü çaresi var diye... Üzgünüm o çareler beni kapsamıyor... Dedim ya numaralarım büyük, üstüne bir de astigmat. Siz anlayın artık....

 *gene de bin şükür, görebiliyorum ya bu da yeter; daha fazlasını istemeye hakkım yok...   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kill Me Heal Me-Kişilikler

Önceki yazımda bahsetmiştim kill me heal me'den, Ne çok sevdiğimi, oyuncuları, senaryoyu falan anlatmıştım... Şimdi sıra en sevdiğim bölümde kişiliklerimizde. Doğruyu söylemek gerekirse kişilikler öyle güzel canlandırılmış ki Ji Sung tarafından hepsini çok sevdik. İzleyenler bilir oyuncumuzun nasıl güzel iş çıkardığını... Her yiğidin harcı değildir öyle anında değişip, insanları farklı biri olduğuna inandırmak...

Nerde o eski bayramlar!

Klişe bir cümleyle başlayayım dedim bu yazımda günün anlam ve önemini belirtmek için. Öncelikle yaşadığımız bu zor ve yıpratıcı zamanların arasında bir nevi hediye gibi olan bayram molasındayız ülkece.
İngiliz tarihi ile ilgili o kadar çok kitap okuyup film izledim ki onlardan biriymiş gibi hissediyorum bazen kendimi. Jane Austen en sevdiğim yazar olabilir mesela, birçok eleştiri alsa da zamanının hatta günümüzün en iyilerinden biri. Yaşadığı toplumu ele aldığı yazıları, yazı dili en sevdiklerim arasına girmesine sebep oldu. Onu çok sevmem vesilesi ile de Julia Quinn isimli yazar ile tanıştım, kendisine günümüzün Jane Austen'ı deniyor. Ama bence değil. Neyse asıl konum günümüz Austen'ının Bridgerton serisinin Netflix dizisi. Söylediğim gibi bütün tarihi şeyleri sevmemden dolayı bu diziyi de sevdim. Favorim diyemem ama güzeldi. Duyduğuma göre bütün kitap serisi dizi yapılacakmış. Seri 8 kitaptan oluşuyor bu arada. 8 Bridgerton kardeşin evlilik hikayesi.  Yazarın kitapları bana tekrardan ibaret geldiği için beklenti olarak beni çok heyecanlandırmıyor. Bütün kardeşler bir şekilde, ki çoğu 2 haftada aşık olup bir skandalla evleniyor. Mesela en şaşırdığım 4. kitapta Colin ve Penel