Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Soru İşareti

 31 yaşımın neredeyse yarısı geçti bile, hala bir adamın beni neden sevmediğini sorguluyorum, şaka gibi. Şu hayatta sevilmekten başka bir şey istemedim oysa.  Yaşıtlarım 2. Çocuklarını kucaklarına aldı, benden 10 yaş küçük birinin düğününe katıldım. Ben ise olduğum yerde bekliyorum ve bu bekleyişin içimi çürüttüğünü biliyorum. Bu düşünceleri hep öteledim, kenara attım bu zamana kadar, başka uğraşlar buldum, kendimi geliştirdim. Ama olmuyormuş, insan Maslov’un hiyerarşisindeki bir basamağı geçmeden diğer basamakları da boş kalıyormuş.  Ait olma basamağım hep eksikti benim, lisede anne baba eksikliği ile başlayan bu eksikliğim gün geçtikçe daha büyüdü. Yok saydım bu büyümeyi, başka şeylerle idare ederim diyordum. Olmadı.Giderilmedi o eksiklik.  Hep bekledim, şans verdim kendime her defasında belki dedim. Verdiğim bütün şanslar gözyaşı olarak, daha ağır bir şekilde geri döndü bana. Güvensizlik problemi de devamında eşlik etti. Kendime bile güvenmeyen biri oldum çıktım.  Nasıl baş ederim b
En son yayınlar
İngiliz tarihi ile ilgili o kadar çok kitap okuyup film izledim ki onlardan biriymiş gibi hissediyorum bazen kendimi. Jane Austen en sevdiğim yazar olabilir mesela, birçok eleştiri alsa da zamanının hatta günümüzün en iyilerinden biri. Yaşadığı toplumu ele aldığı yazıları, yazı dili en sevdiklerim arasına girmesine sebep oldu. Onu çok sevmem vesilesi ile de Julia Quinn isimli yazar ile tanıştım, kendisine günümüzün Jane Austen'ı deniyor. Ama bence değil. Neyse asıl konum günümüz Austen'ının Bridgerton serisinin Netflix dizisi. Söylediğim gibi bütün tarihi şeyleri sevmemden dolayı bu diziyi de sevdim. Favorim diyemem ama güzeldi. Duyduğuma göre bütün kitap serisi dizi yapılacakmış. Seri 8 kitaptan oluşuyor bu arada. 8 Bridgerton kardeşin evlilik hikayesi.  Yazarın kitapları bana tekrardan ibaret geldiği için beklenti olarak beni çok heyecanlandırmıyor. Bütün kardeşler bir şekilde, ki çoğu 2 haftada aşık olup bir skandalla evleniyor. Mesela en şaşırdığım 4. kitapta Colin ve Penel
 Bir önceki yazımda hayatımda 10 yılın nasıl geçtiğini anlamadım yazmıştım. Şu sıralar aklımda hep bu var aslında hayat geçip gidiyor ve ben yakın zamanda bir şey yapmazsam bu şekilde öleceğim.  Yalnız. Sakın ha yanlış anlaşılmasın yalnız, mutsuz değil. Mutsuz değilim çünkü. 

DİLE GETİREMEDİĞİM

 İstatistiklere baktım az önce kimse açıp bakmamış bile sayfama. Onun verdiği cesaretle uzun zamandır içimi kemiren olayı yazmaya başlıyorum bugün. Konu evlilik.  Çok saçma mıdır söylemek bilmiyorum - ki ben dile bile getiremiyorum bu söyleyeceğimi- evlenmek istiyorum. Bu yaşıma kadar hep kaçtım, ağzıma bile almadım evliliği, korkuyordum çünkü. Önce okul bitirme gayesi, sonrasında atanıp dağ köyüne gitmeyle hiç cazip gelmiyordu evlilik. Öyle ki 2 yıl önce erkek arkadaşımın pırlanta kutusu uzattığında içimden defalarca lütfen yüzük olmasın diye dua etmişliğim var. Hediye yüzük değildi, erkek arkadaşımda evliliği hak edecek biri değilmiş zaten.  Neyse, benim 5 yıl üniversite, 1 yıl atanma macerası, 4 yıl da doğu görevi derken zamanın nasıl geçtiğini anlamam 9 yılımı aldı, yaşım otuza dayandı resmen. Bu yılım hayatımın en yalnız zamanı aynı zamanda ilk kez yalnız yaşıyor ve yanımda birileri olsun, bir şeyler anlatayım istiyorum. Böyle oluna da evlilik aklıma geliyor. Herkes evli çünkü, ço
 Yıllar sonra yazmaya başlamaya karar verince, kimsenin okumayacağını, artık blog yazıları yerini Vloglara bıraktığını biliyordum. Blog desem ne dediğimi anlamayacak çok insan var artık. Bu yüzden ben de bloğu nasıl olsa kimse okumayacak diyerek günlük niyetine kullanmaya verdim. Yazmak iyi geliyor bana, yazdığım için de okuma ihtiyacı duymamda pozitif yönde beni etkiliyor.  Yeni bir döneme başlarken heyecanımı da yazmak istedim. Heyecanlı ve mutluyum. Kendimle barışık olduğumu hissediyorum böylece.

UMUDUMU KAYBETTİM

Yazmak umudu arttırır derdi bir öğretmenim lisede. Birkaç gün önce bir bloğum olduğu aklıma geldi. Hayatımın yapılacaklar listesinde olan bloğum, unuttuğum herhangi bir site olmuş sadece aklımda. Bu durum kalbimi acıtmadı değil. Ben umudumu kaybettim belki de yazmayı bırakarak. Umuda en fazla ihtiyacım olan bu zamanlarda bu yerde.  Yazmadığım sürece neler değişti hayatımda? Birçok şey... Yaşadığım il hatta bölge, tanıdığım insanlar, önceliklerim, hayallerim.  Ne çok istemiştim atanmayı, ne çok çalışıp dua etmiştim. Bütün dualarım gerçekleşti şükür ki. 'Gerçek' bir öğretmen olmuştum toplumun gözünde. Mutluydum daha çok da umutluydum. Çünkü sevdiğim işi ihtiyacı olanlarla yapacaktım.Yapıyorum da ömrüm boyunca da yapacağım. Ama insanların ve iş hayatının getirdiği zorluklara, kültür farklılığının getirdiği zorluklar eklenince 3 yıl önceki umutlarım yavaş yavaş tükendi.  Giden umutlarımla beraber çok sevdiğim yazmak da gitti elimden..... 18.03.2019 tarihli taslak!!!!

Kitapsız öğretmenler

09.02.2017 yılında yazıp taslaklarda kalan yazım***** Köklü hayat değişiminden sonra döndüm kürkçü dükkanına. Bir odada sürdürdüğüm yaşamım okula, öğretmenler odasına taşındı. Hem de yepyeni bir coğrafyada. Yeni hayattan beklentiler de büyüktü elbette. En önemlisi de okumak ile alakalı. Herkesin kitap okuduğu bir öğretmenler odası olmasına giriş yapacağımı hayal ederdim. Çocukluğumda hep onu düşünürdür, öğretmenlerin sürekli kitap okuduğunu hayal ederdim. Ama büyük bir yanılgıymış benimkisi... Bırak sürekli kitap okunan bir ortamı, eline kitap almamış öğretmenlerle karşılaştım. İnanması çok zor gelse de evet kitap okumak nedir bilmeyen öğretmenler de var. Hatta kitap benim ezeli düşmanım ne anlıyorsun hocam dedi bir tanesi bana. Şok olan gözlerle bakınca çocuktan dolayı okuyamadığını şaka yaptığını dile getirse de kitabı düşman gören öğretmenler var maalesef.  30 öğretmenin olduğu öğretmenler odasında sadece 5 öğretmenin elinde okuma kitabı var. Bu yüzden yazımın başlığı kitapsız öğret